Perşembe, Ağustos 31, 2006

eski sevgiliden arkadaş olur mu?



bu yaklaşık 3 haftadır sürekli düşündüğüm ve de bi cevap bulamadığım tek soru diyebilirim.tabiki verilebilecek cevaplar tamamen kişisel olabilir..çünkü;
İlişkiiinin:
-niteliği
-niceliği
-bitme nedeni
-aşkın miktarı
-sevginin mikarı
-saygının miktarı
-arkadaslık boyutu
ama çok da kötü bitmişse,hala karsı taraf merak ediliosa,arkadasken de çok iii gidiosa hersey,ama hala içerde kıpırtılar ve karsı taraftan verilecek yeni sözler kaldıysa ne yapılabilir???
son şans derken hep ya bu en sonuncuysa......
ama en sonuncu sans da kaybedilirse eger yeniden kırılan ümitler????
ama,ama,ama......
ben yeterince konuştum,,biraz da siz dökün içinizi,sıra sizde...
***unutmadan su yazıya da baksanız hiç fena olmazz....

Çarşamba, Ağustos 30, 2006

zafer bayramımız kutlu olsun...



uzun zamandır dier blogları gezip yorum yazmama rağmen,kendi blogum adına pek üretici olduumu düşünmüyorum ki bu vatan için çok önemli bir bayram adına post bile yazamadımm....
bu vatan için seve seve kendini feda edebilecek her vatandaşın
Zafer Bayramı'nı kutluyorummm...



***fotoğraf ve yazı Milli Eğitim Bakanlığı'nın Sitesin'den alınmıştır...

Salı, Ağustos 29, 2006

hiperaktivite...


geçenlerde yengemle konuşuyordu annem...sonunda çocuklarını çocuk psikiyatrisine götürmüşler...ve de daha önceden tahmin ettiğim gibi,çocuk hiperaktif çıkmış...anlamamak da mümkün değil di zaten..bunu anlamayanlar bir tek çocuklarına toz konduramayan,onları şımartan bilinçsiz ebeveynlerdir sadece...şu an 6 yaşında ve ben doktora götürmelerini yıllarca söylemiştim..
benim daha önceden derslerden bildiim kadarıyla böyle çocuklarda halk tabiriyle içlerinde bi kurt oluo sanki...sürekli durmak bilmeyen bir motor gibi çalışır haldeler...dil gelişimleri çok geri kalıyor,çünkü bu hastalık dikkat eksikliği ile beraber seyrediyor..dikkati eksik olan çocuk hiçbir işi tam yapamıyor...sadece amaçsızca hoplayıp zıplıyor..
okul zamanlarında özellikle derslerde yerinde oturamama,sorulan sorular bitmeden cevap vermeye çalışma,ama ilk bikaç sorudan sonra onunla da ilgilenmeme,ödevlerini yapmama,eksik yapma,düzenli olmama,anlayamama sorunları ile ortaya çıkıyor...ergenlikte ise bu hiperaktivite yerini iç huzursuzluğa bırakıyor...
internette küçük çaplı bir araştırma yapınca bu sorunla ilgili bir de dernek gördüm...
aman lütfen bu konuyu ciddiye alalım..yani çocukların her yaptığına aman çocuktur..çocuk dediğin hareketli olur demeyelim...

Pazar, Ağustos 27, 2006

sınav anısı...

arkadaşlar öncelikle şunu söylemek istiyorum...bir önceki post'la ilgili yorumlarınızı okudum ve elimden geldiince hepsini cevaplamaya çalıştım ama bazı cevaplarım görünmüyor sanırım...sorun nerde anlayamadım?bilgisayarım mı ağ bağlantım mı yoksa blogger hesabımda mı?ama bu sorun yakında bana kafayı yedirtecek yani:(
dünle ilgili komik bir anım oldu kısa da olsa onu sizlerle paylaşmak istedim:)sınav tam bir öss sınavı gibiydi...önceden hangi okulda sınava gireceğimiz,sınav salonumuz,sıramız,sınava giriş belgesiyle elimize ulaşmıştı...neyse geçtik yerleştik yerimize...önümde de yaşını tahmin edemediim minyon bir kız oturuyordu...sınavdan önce bana "arkasında dur lambası yanan okul taşıtlarını görünce ne yaparız?" diye sordu...ben de "öğrenci indirip bindirmekte olduunu anlarız ve biz de lamba sönene kadar dururuz."dedim..o da "sadece dün akşam çalıştım"dedi..ben de nekadar rahat insanlar varmış bee die düşündüm...
sınav başladı,,anaaam bakıom da hep aynı sorular,ööle korktuum gibi bi durum yok..şak şak çözüom soruları..yarım saatte 120 soru bitti..hadi diom gene pimpirikliim tuttu kontrol ediiim soruları bidaha..ben de bi yandan sorular bitti ya..konrole başlamamıştım daha,etrafı izliom ve önümdeki minyon kız hocaya soru soruo ve hoca da caktırmadan eliyle dooru sorularu gösterio...
herhalde kıza sorular yetmedi ve ben konrole başladıım sırada arkasını donup gayet yuksek bi ses tonuyla bana seslenmeye çalışıodu..şişşşt,pişşşşşt die...aslında hocanın ve kızın yaptıkları kanıma dokanmıştı...bir gün çalışması,hatta ona bakma dielim...tamam ben mesela asla sınavda kitap açıp da kopya çekemem..ama çekenin de o büük başarısını kutlarım..ama o an bütün türkiye sınava giriyor ve kaç kişi hocaya soru sorup sınavı geçiyor...bu yapılan haksızlık bence...ben de o sırada soruları kontrol ediyorum ve başımı bile kaldırmadım..anlasın istedim sınavımla ilgilendiimi...anaa o minyon kızdan bana doğru daha garip sesler gelmeye başladı aloooooooooo baksana die..yaklaşık 2 kere tekrarladı yani..ama o tarz bi sesin 3.'sü gelseydi kıza bagıracaktım...bi kere sen kimsin?benle ne samimiyetin var?sana kopya vermeye mecbur muyum?benim sınavım bitmiş,sana kopya verirken yakalanayım da benim sınavım ii geççtii halde tanımadıım bi kız uğruna sınavda mı kaliiim?
ki ben gene de sınav kağıdımı açık bırakmıştım baksın die...sınavda kitap falan açamam ama önümden arkamdan ii kopya çekerim normalde...
ben de kontolümü yaptıktan sonna,,arkama bile bakmadan uzaklaştım salondan....insanaçok afedersiniz ama "çüş" dedirtecek bi olaydı bence...

Perşembe, Ağustos 24, 2006

"motorlu taşıt sürücü adayları sınavı"imiş....


ya bir insan da bu kadar pimpirikli olur...gerçi hiç ekmedim de deil kursu..bütün arkadaşlarım kurs süresince ne gerek var biz gitmeden rahat rahat aldık ehliyeti demelerine rağmen,,birçok kere gittim kursa..tek sebebim ise bilsem bişey kaybeder miyim,genel kültür olur idi...bir de benim gibi onu görerek örnek aldıım kursun dier müdavimi behiye...o da bizim okuldaymış meğersem ama kursta tanıştık..hattta o beni hatrlamış...
o kadar çok konu var ki kitapta..ve bir o kadar da ezber...ben de bıktım artık konuları çalışmaktan ezberledim soruları artıkk....kendime üzülürken ya sınıfta kalıp da millete rezil olursam diye,dün sınıfın halini gördükk...bu son 2 gün sadece test çözme vardı...c.tesi de büük gün yani sınavvv:(((
millet okadar kötü ki barajı bile geçemiyorlar..ki ben çıkan 4-5 yanlışa üzülürken...amcalar var kocaman,,heceleyerek okuyorlar soruları..uleeeen müge bu amcalar geçer de sen kalırsan yerin dibine gir yani dedim...biraz gaza geldim ama bu sefer de çalışamıorum...
masamın fotosunu görenler dağınık masa nası olurmuş anlasınlar...:))

Salı, Ağustos 22, 2006

parfüm hastası biriyim:((

sanırım bu benim zaafım....hani herkes ya bitince ya da seçenek olsun diye 2-3 tane parfüm alır ama ben yeni bir koku olduğu sürece beğendiğim herşeyi alıyorum malesef ...
Allah'tan doldurma parfüm diye birşey var en azından onun sayesinde bütçem biraz rahatladı..beğendiğim kokuların benzerlerini ordan gayet uygun fiyatlara alabiliyorum..gerçi dolurma parfümler de artık çok tercih edildiğinden fiyatları yükselişte bu aralar....ama doldurma parfümlerin de markası olmalı...İzmir'deyken ixir ve sansiro kullanıyordum...ama Samsun'da d&p ve sansiro var...
zamanında yurtdışında oturan akrabalarım'dan christian dior'un hypnothic poison die bi parfümü gelmişti ve bitince de doldurmasını aradım ve sansiro'da buldum ancak...ve size kesinlikle soyleyebilirim,sahtesi daha kalıcı,daha yoğun...
bir de bu aralar sevgili arkadasım peace de burçlarla ilgileniyor...ben de merak ettim..bakalım burçlara göre parfüm seçenekleri nelermiş diye...ben de bir koç olarak tarçın,baharat kokularına hasta olurum...bana uydu bu yazı,bi de siz bakın... bunlar da benim zaaflarım:)

BURÇLARA GÖRE PARFÜM SEÇİMİ


SU GRUBU (Yengeç,Balık,Akrep)

Sofistike ve zarif su kadınının müthiş bir estetik gözü vardır. Çalışma masasındaki kalemlikten evindeki saksıya, saçına taktığı taraktan kullandığı parfüme kadar, yaşamındaki tüm ayrıntılar onun ince zevkini yansıtır. Giyim onun için gerçek bir tutkudur ve modayı takip etmek bir yana, çizgisini kendi yaratır. Daima bakımlı olan Su kadını, şehrin en iyi güzellik merkezlerinin sürekli müşterisidir. Daima bakımlı görünmeyi tercih eden Su kadını, kendini en kötü hissettiği zamanlarda bile rujunu tazelemeyi ihmal etmez. O, elegan mekanlarda, elegan dostlarıyla uzun saatler süren sohbetlere katılmaktan hoşlanır. Tam bir kalite aşığı olan Su kadını, kalabalık bir ortamda zarafeti ve kokusuyla dikket çeker. Kendisindeki zarafeti tamamlayan fresh ve sabunumsu kokular, onun dünyasındaki şıklığın tamamlayıcısıdır.

Burberry: Touch
Calvin Klein:Truth
Lacoste for Women
Rochas: Lumiere
Estee Lauder: Intution
Versace's
Armani: Mania
Kenzo: Flower
Ice Berg Fluid

Klasikler:
Estee Lauder Beatiful
Christian Dior Poison


HAVA GRUBU(Kova,İkizler,Terazi)

Modern, çağdaş, meraklı ve inatçı... Sıkı bir aıraştırmacı olan Hava kadını, sınırsız bir keşif duygusuyla doludur. Kendinden emin, enerjik ve girgin yapısıyla aradığı cevapları bulmadan peşini bırakmaz. Kariyeri, Hava kadınının yaşam tarzı ve vitrinidir. İşte bu yüzden, tene değer değmez patlama hissi yaratan, enerjisine ve hayal gücüne ayak uydurabilecek kokuları tercih eder. O, kullandığı kokunun yaşam tarzını ve güçlü kişiliğini yansitmasını ister. Az ve öz olanı seven Hava kadını, geçmişi çok düşünür ancak ona bağlı değildir. Açık ve dobra yapısıyla, en abartılı detayları dahi müthiş bir yalınlıkla sunabilir. Seçici Hava kadını, notaları yalın ve perde perde yayılan kokuları seçmelidir.

Bulgari: Blu
Lanvin: Oxygene
Givenchy: Obligue Rewind
Anna Sui: Sui Dreams
Jaipur Saphir
Ghost

Klasikler:
Christian Dior Dune
Cacharel: Lulu
Lancome: Poeme


ATEŞ GRUBU (Koç,Aslan,Yay)

Tutkulu ve seksi Ateş kadını, dikkat çekmeyi, maksimalist detayları ve komplimanları sever. Girdiği her ortamda bir anda tüm bakışları yakıcı etkisi altına almayı başarır. Cinsel çekiciliği ve cazibesi Ateş kadınına tanınan en büyük ayrıcalıktır. Flört etmeyi seven ateş kadını için, yer ve zaman önemli değildir. Ofiste, tatilde, yemekte hatta uçan balonun içinde... Genzi yakan baharat kokuları onun dişiliğim yansıtır. O, cana yakın, feminen ve bonkördür. Parfümü de onun gibi kendine yavaş yavaş çeken, sonunda bir tutkuya dönüşen notalara sahip olmalıdır. Ateş kadını, sürekli arzulanır ve kendisi de bunun farkındadır. Tenine yayılan parfüm de tıpkı onun gibi gösterişli ve frapandır.

Lancome: Miracle
Samba Red
Cartier
Issey Miyake: Feu d'lssey Light
Escada: Sentiment
Le Baiser

Klasikler:
Lancome: Tresor
Guerlain Samsara
Chanel No:5
Ralph Lauren Safari

TOPRAK GRUBU:(Boğa,Başak ,Oğlak )

Toprak grubu kadınlar kontrollü , dakik ,iradeli kadınlardır.
Son derece sabırlı ve dengeli olan toprak kadını için hayat her zaman bir düzey içinde geçmelidir.
Hırslı ve kararlı toprak ezotik keskin hatlı parfümleri kullanır.


ONE-CK

EXTRA VEGANCE-GİVENCHY

CITY GLAM-ARMANİ

CHIP AND CHIC-MOSCHİNO

YOSHİ YAMAMATO-YOSHİ

Pazar, Ağustos 20, 2006

Van kedisi:))



oldum olası kedilere bayılırım...ama sanırım annemin eve sokabileceği kedi cinsi Van Kedisi olduğundan şu an bi kedim olması için elimden geleni veririm...annem de hayvan sevgisiyle dolu bir insandır ama sevgisini evin dışında göstermeyi tercih eder..ama nedense Van Kedilerine karşı özel bir ilgisi var...benim için yumuşak ve mırmır olması yeterli....
baba tarafım koynuna alıp uyuyacak kadar tam bir hayvansever...özellikle amcam kedilerle uyurmuş küçükken..kedilerin kendilerine has bir hırıltı sesi vardır ya dedem amcamı kandırmak için "oğlum bak kedi ağlıyor bırak artık" dermiş amcam da "yok baba ağlamıo o türkü çığırıo" dermiş:)))
bir arkadaşım var..hatta o öyle bir arkadaş ki annesiyle babası vanda veterinerlik fakültesinde profesör ve hatta babası Van Kedilerini Koruma Derneği'nin Başkanı...ama kendi evinde bile Van Kedisi yok bir sarmanı var...nesillerini korumak adına kedileri şehir dışına yollamıolarmış..sürekli üretim halinde galiba kediler:)

Cuma, Ağustos 18, 2006

mercimek köftesi...

yemek yemeyi çok severim...ama genelde anneme yapım işini yıkarım..elimden gelir yapmak ama "bil ama yapma" diyenlerdenim işte ben ...boş vakitlerimde hobi olarak yeni tarifler denemeyi severim..hatta yemek defterim bile var..önce araştırırım sonra yemeği pişirip,evdekilerin de bu yemek güzel olmuş onayını aldıktan sonra deftere eklerim...
bir de şöyle yoğrulmalı açmalı tariflere ayrı bir ilgim vardır..yoğurdukça stres atılır...belki stres atmak ya da yeni tarifler denemek isteyenler olursa;

malzemeler:

-1 su bardağı köftelik bulgur

-1.5 su bardağı kırmızı mercimek

-1 orta boy soğan

-1 çorba kaşığı domates salçası

-1 çorba kaşığı biber salçası

-yarım çay bardağı sıvı yağ

-su kullanıcaz hazır bulundurun:)))

-istediğiniz kadar karabiber,kimyon(aman ha çok da koymayın;1 çay kaşığı yeter tamam!!!)

- 1 çorba kaşığı nar ekşisi

-yarım demet maydanoz

-5-6 demet taze soğan(malesef annem pazarda taze soğan bulamamış)

öncelikle mercimekleri üstünü örtecek kadar suyla doldurup pişiriyoruz...mercimek iice suyunu çekince,(biraz kalıo ama su içinde) yani pişince, bulgurları atıyoruz içine..altını söndürüyoruz...şööle bi karıştırıp kapağını kapatıoruz..bulgur böylece kalan biraz su ve buharla kabarıp demleniyor..

diğer bir yandan da soğanla yağı kavuruyoruz..iice kavrulduktan sonra salçaları da koyup iice karıştırıoruz...salçalar da eridikten sonra..kapatabilirzz...

haşladığımız bulgur ve mercimek karışımını,yoğurmak için büyükçe naylon bir kaba alıyoruz..ben bu karışım baya sıcakken yoğurdum,o zaman kolay karışıyor..ama elinizin dayanabileceği sıcaklıkta yoğurun dayanamazsanız..macun kıvamına gelene kadar..yani pütür pütürlüğü kalmayıncaya kadar yoğuruyoruz...karıştırdıktan sonra,soğanlı salçalı karışımımızı ilave edip yoğurmaya devam ediyoruz..baharatlarımızı ilave diyoruz...en son da maydonozlarımızı ilave ediyoruz..aslında bu tarifte taze soğan da var ama elde olmayan sebeplerden ötürü taze soğan eksik kaldı,böyle de çok güzel oldu ama siz taze soğan ekleyin bence...

marul ve limonla servis yapıldııında da süper oluyor..

afiyet bal şeker olsun efendim...:)))

Perşembe, Ağustos 17, 2006

çok mu şişkoyummmmm:(((

bugün çok komik bir olay oldu...minibüste önümüzdeki kadının minik bir kızı vardı..bize bakıyor,bizi sevdi die her türlü şebekliği yaptık yol boyunca...ama nafile,bebek yüz vermedi...
arkadaş da diyo,niye konuşmuyosuuun,utanıomusun die?meğersem bebek henüz konuşamıomuş:)))))
kadın tam inmeden 2-3 durak once kızlar siz biraz kilo versenize dedi...ben hamileyken 48 kilodan 80'e cıktım,şimdi ancak 58 oldum...siz bu kiloyla evlenir çocuk yaparsanız,zor verirsiniz aldıınız kiloları dedi...bizim de suratlar düşünce güzel kızlarsınız ama..demez mi?
ya o kadar da tombik mi olduk?en iiisi ben şimdi bulduum ünlülerin şişman hallerini gostereim de biraz moralimiz düzelsin dimi? :((((((










Pazar, Ağustos 13, 2006

fondotensiz çıkmam abi:))


onunla tanıştığımdan beri 2 günde hayatım değişti....nekadar muhteşem bişeymiş bu maybelline wonder finish make up fondoten yaws...buzamana kadar hiç fondoten kullanmamıştım,cildimde de hiç sorun olmadığından nefarkeder derdim..ama artık aynı düşüncede deilim...ince bir tabaka sürdükten sonra,pudraya dönüşüp hafif parlak,pürüzsüz bir cilt bırakıyor geride...benimkinin rengi fawn...amaaaaa eve gelince hemen yıkanıcak o cilt...bi güzel temizlenecek..yoksa kızarım,ona göre!!!!(herhalde bir fondoten hakkında bukadar çok konuşan biri olmamıştır....)

Perşembe, Ağustos 10, 2006

börülce salatası...

Ege Mutfağının güzel örneklerinin baştacıdır...ben onları taze fasülyelerin ince olanları diye tarif ediyorum...bazıları yemeğini de yapar....ama biz hep salatasını yaparız...öyle uzun uzun tariflere gerek yok,oldukça pratiktir..haşlarsın börülceleri..muhakkak zeytinyağı ilave edersin...ya limonla ya da sirke ve sarımsakla kombine edersin...ki benim tarcihim sirke-sarımsaktan yanadır...
samsun'a gidinceye kadar börülce benim için ekmek kadar normal her yerde bulabileceğim bir nimetti....ama karadenizliler börülce diye bir nimet'in varlığından haberdar değil...belki de birçok otun..ebe gümeci,turp otu,arap saçı vs..gecen seneye kadar yaz tatillerinde İzmir'e giderdim,ve nereye yemeğe gitsek koca bir börülce salatasını ana yemek olarak kullanırdım...tadına doymak,Samsun'a gelince özlememek için...izmirli birarkadasımdan rica etmiştim getirsin diye,o da benim kör şansım bagajda
motorun yanında kalmışlar diye tahmin ediyoruz..börülceler turşu olmuş...tam kavuşmuşken kaybettim onları...derken dün akşam komuşumuzun İzmir'den misafirleri gelmiş ve bana bir tabak börülce geldi...işte o börülceler...


Çarşamba, Ağustos 09, 2006

canım çooooooooooook sıkılıo....

bunun nedenini kesinlikle frenulumumun normalde diğer insanlardan daha büyük olmasından dolayı geçirdiğim frenulektomi operasyonuna bağlıyorum...pazartesi oldu bu ameliyat....ama bir gün sonra dudağım şişti davul misali..4 dikiş attılar....görenler de silikon mu taktırdın diye sormazlar mı?
hayır!kesinlikle sağlık için....tamam olabilir belki ilerde güzellik için katlanabilirim ama şu an için değil...bunu bile kıştan beri bekletiyodum...
pazartesiye kadar üzgün kalıcam:(((p.tesi büyük gün...dikişlerim alınacak:))

ameliyatım da bundan işte...

Cuma, Ağustos 04, 2006

desperate housewive'larımı özledim ben...



yayınlandığı ilk günden beri hiç kaçırmadan izliyordum..salı gününü o diziyle beraber sevmeye başlamıştım... Gabrielle'in cadılıklarını,Susan'ın salaklıklarını,öyle salak olmasına rağmen Mike gibi bir taş'ı kapmasını ama arada sırada yaptıgı salaklıklar yüzünden bizlere action yapmasını,Bree'deki müthiş mükemmeliyeti,özeni,ve bir o kadar da sabrı,iradeyi,Lynette'in de yırtıcılığını çooooooooooook ama çoooooooook özledim...tabi diğer karakterleri de saysam bitmez bu yazı...müthiş bir diziydi...ama yazın nedense tekrarı yok..burdan Cnbc-e yetkililerine sesleniyorum...lütfen dizinin tekrar bölümlerini verin...çok güzel oluyor,artık repliklerini bile ezberliyorum...


Bu arada sevgili arkadaşım vintage Allah senin iyiliğini versin emi..nası da özendirdin beni..son zamanlarda düşünüyordum pedikür yaptırmayı...senin de ayak fotolarını bol bol görünce tamam menapoz dedim yani senin ayakların vintage'ninki gibi ince olmasa,tombik tombik olsa onların da hakkıdır pedikür..acıyacak die korkuyodum ama acımadı sadece bir parmağım kanadı onu da korkuyorum silmeye kurumuş kanı...bi de naptııım,fotosunu çektim onların ama utanıom onları göstermeye çünkü okadar güzel deiller..sadece pedikürlüler...:)))

Perşembe, Ağustos 03, 2006

Kaçılın ben geliyorummm...




Bu yaz İzmir'e gitmeme nedenim olan ehliyetimi alırım umarım,bu gidişle zor görünüo ama umarım alırım...bugün direksiyon kursumun 2.günü ve ben çok da işlek olmayan ama tırı,kamyonu bol olan bir yolda arabayı sürdüm...bugün adına hayatımda hiç unutamayacağım bir anı yaşadım..arabayı sürdüğümüz muhit varoş bir yerdi...ve de etrafta evde üretilip dışarı salınan bir sürü çocuklar vardı...sürüş sırası bendeyken yanından geçtiğim çocuğun biri hayretle bana baktı ve dedi ki; anaaaaaam karıya bak....ve arabadaki herkes koptu üstüne üstlük hocamız da anaaam güneş gözlüğü de varrr diyerekten bizi kırdı geçirdi...o an orda olmalıydınız...yani aynı duyguyu yeniden yaşamak ve aktarmak çok zor...o kadar dikkatsiz sürücü ve yaya varmış ki...ben şimdi öğrenebildim...korna ise benim silahım gibi...yola bakmayanlara öttürüyorum bol bol...bir ara da arkadaşım sürerken koca kamyonun küçük kafalı şöförü başka tarafa bakıp konuşurken üstümüze üstümüze geliyordu ve biz sürerken tepkisiz kalan hocamız bile can havliyle direksiyona sarıldı...ve de ben arka koltuktan kamyon şöförüne bağırdım...ne kavga potansiyeli varmış bende bea dedim...ama böyle trafikte herkes canavar olur inanın...

Salı, Ağustos 01, 2006

Sinop'tan amatörce kamerama takılan duvar kağıtları...

TATLICA ŞELALELERİ'NDEN ADINI BİLMEDİĞİM AMA ÇOK HOŞ DURAN BİTKİLER...
HAMSİLOS KOYU...MUHTEŞEM MANZARA...

28 ŞELALEDEN BİRİ...
CEZAEVİN'DEN İÇİNİZİ KARATACAK BİR ODA...SAKIN DUVAR KAĞIDI YAPMAYIN 3 GÜNE KALMAZ DEPRESYONA GİRERSİNİZ...SADECE GÖRÜN DE SUÇ İŞLEMEKTEN KAÇININ,HAPİSHANELER ÖLDÜRMEZ,SÜRÜNDÜRÜR...O KADAR RUTUBETLİ BİR ORTAMDI Kİ,ÇIKANLAR BİLE BİR SÜRE SONRA VEREMDEN ÖLÜYORMUŞ...

Daha Sinop'la ilgili anlatacaklarım bitmedi...

bir de içlerinden en çok beğendiğim meşhur Tatlıca Şelaleleri....dünyada tek..nedeni de 28 tane şelalenin bir arada bulunmasıymış...ama hepsini görmek ne mümkün..zorlu bir tırmanış sizi bekliyor..ben en fazla 6 tane görebildim...





içlerinden en görkemlisini görmek için tırmanmaya gerek yok....


ve daha gidemediğim yerler de var..nedeni de tek bir merkezde değil de sinop'un çevresinde yerleşmiş olmaları...yoksa yürüyerek sinop merkezi bir günde bitirmiştik..Seyit Bilal Türbesi,Medrese,Etnografya Müzesi eger kaldıysa adını bilmediğim birçok yer...