Cumartesi, Mayıs 26, 2007


tam da duruma uygun bir fotoğraf bulmuşum ya..ama okadar da abartılı değil koyunun üstüne binmemiştim ama koyun bu fotodaki koyunlar kadar koşar gibiydi..
4-5 yaşlarındaydım.iskenderunda askeri lojmandayız..malum kurban bayramı,koyun almışız,ben de sözüm ona koyun otlatıyorum bahçede,sanki köpek gezdirir gibi elimde ip.bu arada ben mi koyuna emanet edildim koyun mu bana bilmiyorum..
sonra koyun aniden tam gaz koşmaya başladı,elimde ipi var ama durdurmaya gücüm yok haliyle..ben de ayak uydurmaya başladım koyunumla koşuyoruz,ama baktım bizim koyun depar atıyor,işin komik kısmı ipi de bırakmıyorum sürükleniyorum yerde ip de elimde sıkı sıkı.aman koyun kaçmasın ama koyun beni kaçırıyor üstelik..
en sonunda lojman çıkış kapısında nöbetteki asker farketti de durumu.yetişti yardımıma..
annemler hala beni anlatır süründü yerde de koyunun bırakmadı diye.ben de hem gülerim hem de hoşuma gider,ozamandan belliymiş cadılığım.tuttuğumu bırakmıyormuşum:))

Perşembe, Mayıs 17, 2007



Bu da benim Hanım:

" Bir gün Cengiz Han, tüm hanlarını toplamış, sağ yanına da eşini oturtmuş;
Cengiz Han hanlarına,
-- "Ben Hanlar Han'i Cengiz Han, hepinizin hanıyım",
eşini göstererek;-- "Bu da benim Hanım" demiş.
İşte erkeklerin "eşim" anlamına söyledikleri "hanım" kelimesi oradan geliyor.. .

ben çok iyiyim arkadaşlar cumartesi günü esat'la 3.yılımız doluyor ama ikimiz de bu aralar beş parasız olduğumuz için hediye almama sadece yemeğe çıkma kararı aldık.belki aranızdan durumu iyi olan bir hayırsever birbirini çok seven bu iki gence bir babalık eder de hediye alır;))
hediyeleşmeyi çok severim ama sanırım sıkılmaya başladım.doğum günü,sevgililer günü,yılbaşı,çıkma yıldönümü derken cıvkı çıktı baya..bu maili az önce okudum,çok hoşuma gitti.

Cuma, Mayıs 11, 2007

Bir zamanlar, iki ülke amansız bir rekabete tutuşmuştu. İki ülkeden birinin halkı, karşı tarafa kendi ülkelerinin zenginliğini kesin bir şekilde göstermek istiyordu. En kolay, ama en etkileyici bir şey yapılmalıydı; bunun için şehrin ortasına büyük bir havuz yapılmasına karar verildi. gece herkes bir kova süt getirecek ve bu havuza dökecekti. Herkese bu fikir cazip gelmişti.Herkes, kararlaştırılan gece götürdüğünü havuza boşalttı. Ne var ki, sabah olduğunda, ortada içi süt ile değil, dupduru su ile dolmuş bir havuz vardı.

Çünkü herkes, aynı şekilde düşünmüştü: Bu kadar insan içinde yalnız ben, süt yerine bir kova su döksem ne fark eder ki, kim fark eder ki!Hint bilgesi, bu olayı kitabına aldığı sayfaya kendi notunu da düşmüştü:Hayatın içinde "fark etmez", "fark edilmez" denilen hiçbir şey yoktur.

Cumartesi, Mayıs 05, 2007

az önce bir arkadaşımdan şu komik maili aldım:
Bir doktor arkadaşından nakletmiş..Yani yaşanmış bir anekdot.. "Yıllar önce bir Karadeniz kasabasında görev yaparken kansızlık nedeniyle başvuran bir hastamı muayene ediyordum. Konjoktiva dediğimiz alt göz kapağının içine bakarken, bir yandan da 'Amca sende basur mu var' dedim. Kansızlığın baş sebeplerinden biridir ve Karadeniz'de bu duruma sık sık rastlanır.. Amcanın dışarı çıkarken yanındaki arkadaşına söylediğini hâlâ hatırlarım.. 'Ne doktormuş be, helal olsun!.. Gözüme baktı, g.....dekini (Affedersiniz) anladı."